DUYURULAR: 01.09.2020 "PERSONEL ALIM İLANIMIZ YOKTUR. BAŞVURULAR DEĞERLENDİRİLMEDEN CV BANKAMIZA ALINACAKTIR"
altsayfa resim

ÖLEN BİZİM İNSANIMIZ (19.02.2011 Tarihinde Antalya Ekspres Gazetesinde Yayınlanmıştır. )

ÖLEN BİZİM İNSANIMIZ, BİZİM İŞÇİMİZ!

Elin adamı, göçük altında kalan madencisini milyonlarca dolar harcayarak özel bir teknikle 700 metre yerin altından aylar sonra çıkarıyor. Bu işçiler yeryüzüne çıkarıldığı zaman devlet başkanı karşılıyor. Bu ülke ki Pinoşe’nin ülkesi!

Bizim konu ile ilgili bakanımız “böyle bir kaza bizde olsa, biz üç günde işçileri kurtarırdık” diyor. Zonguldak’ta yaşanan maden kazası sonrasında çıkarılamayan, 550 metre yer altındaki iki işçinin cesedine aylar sonra ulaşılıyor!

Maraş’ta kömür sahasında heyelan oluyor, 9 işçi heyelan altında kalıyor, heyelana maruz kalan toprak milyonlarca ton ve bu işçilerin sağ salim kurtarılması imkansız. Yapılacak şey, aylar sürecek bir dekapaj ile bu işçilerin cesedine ulaşabilmek! Bakan çıkıyor, çaresizlik içerisinde, bugüne kadar böyle bir doğal felaket ile karşılaşılmadığını açıklıyor! Kadermiş gibi teslim oluyor!

Kanun yapıp, açık ocak işletmelerinde 9 metre ocak ayna yüksekliği sınırı şartı getirilirken, kömür madenlerinde neden 65-150 metre arasındaki aynalı şevlerle çalışılmaktadır?  İşletme Mühendisi, grizuya karşı, çökmeye karşı, heyelana karşı gerekli tedbiri aldıramaz mı? Heyelana maruz kalan alan, sismik olarak neden takip edilmemektedir?

Ostim’de aynı gün iki farklı işletmede kaza oluyor! 20 insan ölüyor! İnsanın yazarken içi ürperiyor! Ankara’da, başkentte, kentin göbeğinde, üstelik organize sanayi bölgesinde, tüm bakanlıkların olduğu yerde, göz göre göre 20 kişi ölüyor. İlin valisi, ilin belediye başkanı, Organize Sanayi Müdürü ayrı telden çalıyor!

Tersanelerde kazalar oluyor! Her yıl birkaç kişi ölüyor! Tersanede yaşanan her ölüm, ciğerimizi dağlıyor, kazanın olduğu yerdeki, o iş kolunu lekeliyor!

Ölen insanlar bizim insanlarımızdır. İşçi ölümleri kanıksanmayacak ölümlerdir. Çünkü iş yerlerinde alınacak tedbirlerle bu ölümler önlenebilir. Tedbir alınmasına, yani risk unsuru düşük olmasına rağmen gerçekleşen olağanüstü bir durum sonucunda ölümlü bir kaza meydana geliyorsa bu olaya ancak “kaza” denebilir. Faaliyetlerin gerçekleşmesi esnasında işçi ölümleri sıradanlaşıyorsa bu bir kaza değil, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu insan öldürmedir.

İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte, faaliyetler, sıhhi ve gayrisıhhi işyerleri olmak üzere ikiye ayrılmış olup, gayrisıhhi işyerleri ise 3 ayrı başlıkta toplanmıştır. İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bu yönetmeliğin uygulamalarında, çok sayıdaki Bakanlığın yayınladığı farklı mevzuatın gereklerinin yerine getirilmesi sonucunda ruhsat alınabilmektedir. İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı alınmadan faaliyete başlanamamaktadır. Dolayısıyla iş yerlerinin açılması aşamasında, ruhsata esas izin, bilgi ve belgelerin temini ve gerek şartların yerine getirilmesi oldukça kapsamlı teknik süreçleri içermekte olup, açık ve net olarak söylemek gerekirse mevzuata hakim olmayan bir iş yeri sahibinin kendi başına sonuçlandırması imkansızdır.

Ülkemizde gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetlerle ilgili olarak İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı alınabilmesi için istenen belgelerden bir tanesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen “İşletme Belgesi”dir.

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan işletme belgesi alınması için ilgili bölge müdürlüğüne müracaatta bulunulur! İş müfettişi gelir, tesiste sıkı bir denetim yapar, varsa eksikleri belirler, tamamlanması için süre verir ve bu süre zarfında eksiklikler tamamlanmışsa gelir tekrar denetler ve işletme belgesinin verilmesi ile ilgili olurunu yazardı! 

Bu süreç Ankara’da, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı, özveri ile çalışan ve tüm Türkiye’deki işletmeleri denetleyen, 200 kadar iş müfettişi ile yaşanırdı! Dolayısıyla ilk seferde eğer belgeyi alamazsanız, ikinci sefer iş müfettişinin işletmenize gelmesi neredeyse 4 ayı bulurdu! Bu sebeple iş yerlerine işletme belgesi müracaatında bulunulmadan önce tüm eksikler tamamlanır ve denetime hazır halde iş müfettişi beklenirdi!

Ülkemizde gündelik iş hayatında her ne kadar milyarlarca dolardan bahsedilse de girişimcilerin önemli bölümü kredi ile çalışmaktadır. Bir başka deyişle kimsenin reel sermayesi olmadığı için, kredi kullanarak başkasının parası ile iş yapmaktadır. Bu sebeple ekonomik olarak risk alan girişimci faaliyetini bir an önce gerçekleştirmek ve geri ödemelerini yapmak istemektedir.

Ruhsatlandırma sürecinde yaşanan zorluklarda, mevzuat uygulamalarını işin içinden çıkılmaz hale getiren bürokratların, katkısını da inkar etmemek gerekir. İdareler mevzuatı uygulamayı bir kenara bırakıyor, girişimci mahkeme kararları ile işlem yapabilir hale geliyor! Mahkeme kararları mevzuat uygulaması haline dönüşüyor! Dolayısıyla bürokrasi içerisinde dönen çark içerisinde pek çok yatırımcı eziliyor ve kayboluyor! Mevzuat uygulamalarında yaşanan kaotik durumlar sonrasında yatırımcı mağdur oluyor!

Girişimci ruhsatlandırma sürecini yaşıyor! Tüm izinlerini alıyor ve faaliyet göstermeye başlıyor! Vatandaşın biri şikayet ediyor! Dava açıyor! Mahkeme bir bilirkişi tayin ediyor! Bilirkişi incelemesini yapıyor ve raporunu mahkemeye sunuyor! Mahkeme bilirkişi raporuna göre karar veriyor! Elbette idarenin yaptığı her işlem, yargı denetimine açıktır, ancak bürokrasi içerisinde yürütülen izin süreçlerini değerlendirdiğimizde, yeterliliği tartışılır bilirkişiler marifeti ile alınan mahkeme kararları sonrasında haklının hakkını haklıya teslim etmeyen, gelişmiş ülkelerde göremeyeceğimiz idari kararlar ile karşılaşıyoruz. Mahkemelerin aldıkları kararlar sonrasında yapılan uygulamalar ile Bakanlar kurulunun ve Bakanlıkların yayınladığı mevzuat çelişiyor!

Girişimci milyonlarca lirasını iş yerine yatırmış ve katma değer üretiyorken, alınan idari yada bir mahkeme kararı neticesinde faaliyetten men edilebiliyor!  Çok daha açık bir ifade ile ülkemizde nesli tükenmekte olan girişimciyi, yatırım öncesi, yatırım esnasında ve işletme aşamasında, maruz kaldığı haksız uygulamalar karşısında koruyan bir merci bulunmamaktadır!!! Bazı sektörlerde yatırım yapmak adeta suç gibi algılanmaktadır. Pamuk ipliğine, yani her türlü idari keyfiyete bağlı ne yatırım olur nede ticaret!!!

Kredi ile kurduğu işyerinin ruhsatlandırma sürecini bir an önce sonuçlandırmak için mevzuat hükümlerine göre yerine getirmesi gereken her izin sürecini bir zul olarak gören girişimciler ister istemez ulaşabildikleri her hükümet yetkilisine, mevzuat uygulamalarını şikayet etmektedirler.

İstihdam yaratmak zorunda olan hükümetler, yatırım ortamını iyileştirme adı altında, yatırımcının önünde engel olarak görülen mevzuatı, bir kenarından budamakta ve bürokrasinin etkisini azaltarak daha basit prosedürler içeren izin süreçlerini mevzuat haline getirmeye çalışmaktadırlar.

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilen işletme belgeleri ile ilgili yapılan değişiklik de bunlardan birisidir. İşletme Belgelerinin alınması sürecinde bürokraside yaşanan anlamsız zorluklar ve ruhsat veren makamların mevzuat gereği bu belgenin alınmasını talep etmeleri ve bu sürecin normal şartlar altında minimum 3 ay sürmesi hükümetin üzerine baskı kurulmasına ve maalesef yönetmelikte değişiklik yapılmasına sebep olmuştur. 

İşletme Belgesinin verilmesi ile ilgili mevzuatta, geçmişte personel sayısına bağlı olmadan işletme belgesi verilmesine esas işlem yapılırken, yapılan bir değişiklikle 50 personel altında işçi çalıştıran işyerlerinin işletme belgesi alma zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Bu sayede, belgelendirme süreci uzadığından “İşletme belgesini” alamamış yada alamayacak durumda oldukları tespit edilen 50 personel altında işçi çalıştıran iş yerleri, yapılan değişiklik sonucu işletme belgesi almadan, (muaf) olduklarını belgeleyerek ruhsat süreçlerini tamamlamışlardır.

Ülkemizdeki işyerlerinin önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme statüsünde olduğunu düşünecek olursak, bu işletmeler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının denetiminden çıkarılmıştır. 

Konu ile ilgili çalışan hükümetinden, ruhsat veren makamına, faaliyet sahibinden, işçisine kadar, yöneten ve faaliyeti denetleyen mühendisine kadar herkes üzerine düşeni yapmalı önce mevzuatta yaşanan kargaşa giderilmeli, ülkemizdeki yer alan işletmeler çok sıkı bir denetimden geçirilmeli ve sonrasında işletmelerde çok sıkı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik tedbirler alınmalı, aldırılmalıdır. Çünkü hepimizin üzerine kan bulaşmıştır.

GERİ DÖN